Lifli hibrit betonların mekanik ve durabilite özelliklerinin araştırılması ve performans optimizasyonu
Citation
Bankir, M. B. (2020). Lifli hibrit betonların mekanik ve durabilite özelliklerinin araştırılması ve performans optimizasyonu. (Yüksek Lisans Tezi). İskenderun Teknik Üniversitesi / Mühendislik ve Fen Bilimleri Enstitüsü, Hatay.Abstract
Beton günümüzde en çok tercih edilen yapı malzemesidir ve geliştirilmesine ihtiyaç
duyulmaktadır. Beton, basınç yüklerine karşı mükemmel dayanım gösterirken çekme yüklerine
karşı zayıf kalmaktadır. Betonun yük altında ani kırılmasını önleyen, yük aktarımı yapan donatılar
veya lifler ile bu çatlakların oluşması engellenmeye çalışılmaktadır.
Liflerin boyutları, geometrileri ve miktarları değiştirilerek farklı özelliklere sahip, amaca yönelik
beton üretimi gerçekleştirilebilmektedir. Ancak her lif türü belirli bir sorun için kullanılmaktadır.
Bu tez çalışması kapsamında ise her lif türünün kendine has özelliğinden yararlanılarak Merkezi
Kompozit Tasarım yöntemi ile oluşturulan yedi faktörlü deney tasarımı ile otuz farklı Hibrit Lifli
Beton (HLB) karışımı yapılmıştır. Çalışma kapsamında çelik, cam elyaf, sentetik ve polipropilen
lifler olmak üzere dört farklı lif türü hibritlenmiştir. Bağlayıcı hamuru oluşturan çimento uçucu kül
ile ağırlıkça %40’a kadar değişen oranlarda, doğal kırma taş agrega elektrik ark fırın cürufu
agregası (EAFC) ile ağırlıkça %100’e kadar değişen oranlarda ikame edilerek tam hibrit bir sistem
oluşturulmuştur.
HLB’lerin çökme değerini ve yarmada çekme dayanımını etkileyen en önemli değişkenin cam
elyaf lif oranı olduğu belirlenmiştir. Tek tip lif kullanımı yerine farklı liflerin az miktarlarda
hibritlenmesi ile betonların eğilme dayanımı ve enerji yutma kapasitesi artmıştır. Toplam lif hacmi
%1’i aşmayan HLB üretimi ile donatı çekip çıkarma yükünün arttığı belirlenmiştir. Lif içeren
betonların kalite ölçümlerinde dalga iletimine dayalı yöntemlerin yanıltıcı olabileceği görülmüştür.
Asit ortamına maruz kalan numunelerde ağırlık kaybı, sülfat ortamına maruz kalan numunelerde
ağırlık artışı gözlenmiştir. Ancak ağırlık değişimleri her iki ortam etkisinde %15 civarında mutlak
değerce benzerdir ve sentetik lifler HLB’lerin dayanıklılığı açısından yetersiz kalmıştır. HLB’lerin
bağlayıcı dozajı ve çelik lif içeriği arttıkça hızlı klor geçirimlilikleri azalmıştır.
Ticari program kullanılarak bağımsız değişkenler ile deney sonuçları arasındaki ilişkiyi ortaya
koyan regresyon modelleri elde edilmiştir. Deney sonuçlarının varyans analizi ile bağımsız
değişkenlerin her bir tepki için etki ağırlığı hesaplanarak istatistiksel olarak anlamlı olup olmadığı
belirlenmiştir. Oluşturulan regresyon modelleri kullanılarak belirlenen objektifler altında mekanik,
geçirimlilik, durabilite ve tüm özellikleri optimize eden, erişilebilirlik ihtimali en yüksek olan
optimum üretim şartları belirlenmiştir. Concrete is the most preferred building material and needs to be developed. While concrete shows
excellent performance under compressive loads, it remains weak against tensile loads. These cracks
are tried to be prevented with reinforcements or fibers that transfer loads and prevent sudden
breakage of concrete under loading.
By changing the dimensions, geometries and quantities of the fibers, it is possible to produce
concrete with different features. However, each fiber type is used for a particular problem. Within
the scope of this thesis, thirty different Hybrid Fiber Concrete (HLB) mixtures were produced with
the seven-factor experimental design created by the Central Composite Design method to use the
unique feature of each fiber type. A completely hybrid system was created by replacing the natural
crushed stone aggregate with electric arc furnace slag aggregate and fly ash with cement at rates
ranging up to 100% and 40% by weight, respectively.
It has been determined that the most important variable affecting the slump value of HLBs and
splitting tensile strength is the glass fiber ratio. With the hybridization of different fibers in small
amounts instead of using a single type of fiber, the flexural strength and energy absorption capacity
of concrete have increased. It has been determined that with the production of HLB whose total
fiber volume does not exceed 1%, the pull-out capacity increases. It has been observed that the
methods based on wave transmission can be misleading in the quality measurements of concrete
containing fiber. Weight loss was observed in samples exposed to acidic environment and weight
gain was observed in samples exposed to sulphate environment. However, the weight changes are
similar by about 15% in both environments and synthetic fibers were insufficient in terms of the
durability of HLBs. As the binder dosage and steel fiber content of HLBs increased, their rapid
chloride permeability decreased.
Regression models, which reveal the relationship between independent variables and the
experimental results, have been created by using a commercial software programme. Variance
analysis was conducted on the experimental results. By using Response Surface Method, the effect
weights of independent variables and their interactions and statistically significance for each
response were determined. Optimum production conditions that optimize mechanical, permeability,
durability and all properties, with the highest desirability function were determined.